TİB-DER’den yargı terörü protestosu
2 Ekim 2010 tarihinde ADİK ve Torgem tersanelerindeki askeri gemi indirme töreni için Tuzla tersanelerine gelen Tayyip Erdoğan ile görüşmek ve taleplerini dile getirmek isteyen Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile derneğin başkan yardımcısı ve BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan polis tarafından karga tulumba gözaltına alınmıştı. Ardından Nihadioğlu ve Kızılaslan’a “görev yaptırmamak için direnme” suçlamasıyla dava açıldı.
“Oy isteyenlerin gerçek yüzü ortaya çıktı”
Konuyla ilgili davanın ilk duruşması 10 Mayıs günü Tuzla 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma öncesinde TİB-DER üyeleri, Tuzla Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. “Katil GİSBİR, İşbirlikçi AKP / Tersane İşçileri Birliği Derneği” ozalitinin açıldığı basın açıklamasını BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan okudu.
Açıklamada seçim dönemlerinde emekçilerden oy isteyenlerin, türlü vaatlerde bulunanların sıra sefalete sürükledikleri işçilerin ve emekçilerin sorunlarıyla yüzleşmeye gelince gerçek yüzlerini gösterdiği belirtildi. TİB-DER üyelerinin başbakanla görüşme çabalarına verilen karşılığın bunun göstergesi olduğu söylendi.
Eylem sonrası duruşma salonuna geçildi. Mahkemede, Tuzla Emniyeti’nde görevli polisler davacı olmadıklarını belirtirken, Vatan Emniyeti’nde görevli polislerden Recep Ermen önce şikayetçi oldu ardından ise şikayetini geri aldı.
Sömürü koşullarında eylem haktır
TİB-DER üyelerinin avukatı Zeycan Balcı Şimşek ise tersanelerde ağır çalışma ve sömürü koşulları olduğunu, tersanelerden peş peşe tabutlar çıktığını, tersanelerin tam birer cehennem olduğunu belirttikten sonra, başbakanla görüşmenin doğal bir talep olduğunu ifade etti ve müvekkillerinin beraatini istedi. Ancak mahkeme bu yönde karar vermeyerek duruşmayı 12 Temmuz 2011 tarihine erteledi.
Kızıl Bayrak / İstanbul
Silikozise bir kurban daha
Yıllarca kot taşlama atölyelerinde çalışan 26 yaşındaki Selahattin Şahin, yakalandığı silikozis hastalığına yenik düştü.
Düşük ücretler ve kölece çalışma koşulları altında çalıştıkları merdiven altı kot taşlama atölyelerinden ölümcül silikozis hastalığının pençesinde çıkan kot taşlama işçileri silikozise bir kurban daha verdi. Şahin “meslek hastalığı” raporunu alamadan tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
Yalnızca “özürlü maaşı” alan, SGK’nın istediği raporu alamadığı için sosyal güvencesi olmayan Şahin, geride bedensel ve görme engelli çocuklarını bıraktı.
Kapitalistler maliyeti düşünerek kot işçilerini daracık odalara tıkarken, sermaye devleti de gerekli denetimleri ve yaptırımları işletmeyerek kot işçilerinin katledilmesine ortak olmuştur. Sosyal güvenceyi dahi silikozis hastalarına çok gören devlet işçilerin ailelerini de sefalete itiyor.
Güneşe doğru
I
Yüreğimin derinindeki
eeyy yaralı bahar.
Eeyy açan yaprakları kalbimin.
Bu barut kokusu,
bu kimyasal da ne!?
Bir yanım yokluk,
dikenli tel…
Bir yanımda
niye bahar bahçe?
II
Bak geceyi deliyor
direniş halayı…
Tutuşuyor eller, birer birer.
Gülecekse eğer dünyanın yüzü;
çocuklar ip atlayacaksa,
çimenli bahçelerde;
açlık değilse koyunlarında yatan
ve bez bebekleri değilse
tek oyuncakları
babalar halaya durduğu içindir.
III
Her mevsim kuruluyorsa
direniş çadırları,
duyuluyorsa işçilerin onurlu sesi
mevsim bahara dursun diyedir.
Çocukların gözünde
enginse dünya…
Bulutsuzsa geceleyin gökyüzü,
analar yıldızları emzirdiği içindir.
IV
Ötüşüyorsa uzaklarda kuşlar,
kelebekler de kanatlanır yakında.
Ateş böcekleri
yeşil ışığını saçar.
Zorbanın gücü biter bir gün
herkes ayaklanırsa eğer.
V
Şarkını uzak kıyılara
ilet çocuğum.
Duysun dünyanın çocukları.
Bir yol ağzında ateşi yak
Üşümesin PTT direnişçileri…
Güvercin kanadında
haber yolla…
Yola çıksın ONTEX direnişçileri.
ÇEL-MER işçileri de gelsin
taa ötelerden…
Yürüyüp gidelim güneşe doğru.
Rahime HENDEN
09.04.2011
Çobançeşme
)
|